Uğur Meleke ‘nin Hürriyet gazetesindeki yazısı ise şu şekilde:
“Geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ın Avcı ve yalçın dönemi arasındaki net farkı dile getirmiştim: Sergen Yalçın’ın gelişiyle topla oynama ortalaması %56’dan 67’ye, maç başına şut 13’ten 18’e çıkmış durumda.
Bugün daha spesifik bir kıyas yapma imkanımız var: İlk devredeki Rize-Antep-Başakşehir-Trabzon-Alanya maçlarının dördünde Beşiktaş, rakibinden daha az şut atmış. Şut sayısında sadece Rize’yi geçebilmiş. Ligin ikinci yarısındaysa bambaşka bir görüntü var. İlk devredeki maçta Alanya’ya karşı şutlarda 14-7 geride olan siyah beyazlılar, dün 18’e 8 üstünlük kurdular mesela. Trabzon’a karşı da 29 şut ve ceza alanında 52 dokunma ile iki kategoride de sezon rekoru kırmışlardı. Yani Sergen Yalçın’la değişim net: Daha fazla arayan, deneyen, iştahlı-cesur bir Beşiktaş var artık sahada.”
“Ancak aynen Başakşehir ve Trabzon maçlarındaki gibi dün de ilk 85 dakikada Beşiktaş’ın temel eksiği ‘bitiricilik’ti yine. Burak’la, Boyd’la, Atiba’yla, Vida’yla net pozisyonlar yakaladılar ama o sihirli vuruşu yapamadılar penaltıya kadar. Bu noktada Sergen Yalçın’ın ‘futbolcuya vuruş öğretemezsiniz’ açıklamasına tam olarak katılmadığımı belirtmek zorundayım. Elbette futbolda yetenek, bir numaralı faktör. Bir futbolcuya doğuştan sahip olmadığı bazı yetenekleri sonradan enjekte etmeniz mümkün değil.
Ancak sporda birçok özellik çok tekrarla kazanılır, buna da ‘meleke’ denir. Sergen Yalçın özel yeteneği nedeniyle hiç frikik çalışmamış olabilir ama bir başka sporcu her gün idmanda 100 serbest atış kullanarak alışkanlık kesbeder, kas hafızası oluşturur, yani meleke kazanabilir. Elbette Sergen Yalçın, takımın bu sorununu 1 ayda halledemez ama Boyd’un, Güven’in, N’Koudou’nun hiç gelişmediğini görünce sezon başından beri çalışma konusunda bir eksiklik olduğu ortada.”
Bir Cevap Yazın